top of page

ÇAMLI KÖYÜ TARİHÇE

  • TARİHÇE
  • 9 Ara 2015
  • 10 dakikada okunur

ÇAMLI KÖYÜ

İlçemize uzaklığı takribi 10-15 km olan bu köyümüz, tek tip halkla meskun köylerden biridir. Yerleşim yerinin Kuzeyinde Tepecik köyü, Kuzey batısında Haydar köyü, Batısında Manyas ilçesi Güney batısında Boğazpınar Köyü Güneyinde Boğazpınar ve Muradiye doğusunda Muradiye Doğusunda Muradiye Köyü bulunuyor. İlçemiz bünyesinde isim değişikliğine uğramış, bu nedenle halk arasında iki isimle bilinen köylerimizdendir.Yaşlı nesiller tarafından bilinen adı (kurafa), yeni nesiller tarafından kullanılanadı (çamlı) dır. Yerleşim yerinin isminin kökeni konusunda ilk olarak üzerinde durmamız gereken isim Kurafa’dır. Bu ismin şimdiki Yerleşim yerine ad olarak verilmesine sebep şimdiki yerleşim yerinin batısında bulunan eskiden aynı adı taşıyanbir köy bulunmasıdır. Yani şimdiki yerleşim yerinin adını almıştır. Bu tartışmasız somut bir gerçektir.Peki bu eski yerleşim yeri olan köy bu ismi nereden almıştır. İşte bu konuda bir takım rivayetler ve faraziyeler varki onlarda şunlardır:Bu konuda ilk rivayet bu yerleşim yeri kurmadan önce buraya geldiklerinde, araziyi aralarında deşmek için bölmüşler, parçalara ayırmışlardır. Parçalara ayrılmış arazinin sahiplerinin tespitişini nasıl yapacakları çok tartışmalı olmuştur. Herkes kendi fikrine inat edince, kurucuların liderişöyle bir teklifte bulunmuştur. (kuranın nasıl yapılacağını tespit etmek için fal baktıralım,Böylece hangi kura usulünün hayırlı olacağını belirlemiş oluruz) denileni yaparlar ve hangi kura usulünün kullanılacağı konusunda fal baktırırlar. Bu fal bakma işlemine kura falı derler. Bu kura falı, yeni kurulan yerleşim için isim olur çıkar. Yeni yerleşim halkına kura fallı adı verilir ve yerleşim yerine bu isim ad olur kalır. Zamanla Kura ve Fallı kelimeleri birleşir, yerleşim yerinin adı Kurafa olur. Bir başka rivayete göre ise bu yerleşim yerinde ünlü bir falcı yaşamıştır. Bu falçının ünü baktığı fallardan netice almamasından gelmektedir. Bu nedenle halk bu falcıya Kuru Fallı adını vermiştir. Yerleşim yerinden bahsederken de Kuru Fallı diye bahsedilmeye başlanmıştır. Zamanla bu kelime Kurafa kelimesini doğurmuştur. Başka bir varsayıma göre ise ilk kuruluşu gerçekleştiren halkın biyolojik özelliği ince ve kemikli bir yapı göstermekte, bu özellikleri ile çevre halkından ayrılmamaktadır. Bu tip kişilere Kurukaf denildiğinden, çevre sakinleri bu yerleşim yerinden, Kurukaf halkın yeri anlamına Kurukaflı diye bahseder olmuşlardır. Kurukaflı kelimesi buranın adı olmuş bu ad daha sonra kullanımda kısalarak Kurafa’ya dönüşmüştür. Diğer bir rivayet bu yerleşim yerini, buldukları bir kuru kafanın yerine kurmuşlar bu nedenle buraya kuru kafa demişler bu daha sonra kurafa olmuştur. Aynı faraziye,bir başka şekilde şöylede izah edilmektedir. Yerleşim yerinin ilk sakini, bir tek başına yaşıyan erkektir. Çevre sakinleri tek başına yaşıyan bu şahsa yalnız anlamına (kurukafa) demişlerdir köy bunun yanına yerleşmelerle oluştuğundan, isminide bu ilk sakininden almışlardır. Bu nedenle buraya Kurafa’nın yeri anlamına (Kurukafa) demişlerdir. Bu zamanla Kurafa olmuştur. Bu efsanelerden daha gerçekçi bir iddis yardır ki bizce en doğrusu bu olmalıdır. Buna göre, ilk yerleşim yeri Bulgar kökenli halk tarafından kurulmuştur. Bu halk burada bağlar oluşturulmuş şarapçılık yapmıştır Bereketli üzüm ürünü veren bu yerleşim yerine (üzümü bol) anlamına gelen Kurafa adını vermişlerdir. Bulgarca (üzümü bol) anlamına gelen buKurafa veya Gurafa köye ad olmuştur. Yerleşim yerinin ilk ismi olan (Kurafa) kelimesi daha sonra kullanım dışı bırakılmış ve (Çamlı) isminin yerleşim yerine verilmiş olduğunu görüyoruz. Bu, Çamlı isminin yerleşim yerine verilmesi, Kurtuluş harbi sonunda, yabancı kökenli isimlerin Türkçeleştirilmesi çalışmaları uyarınca olmuştur. Genç Türkiye Cumhuriyeti bünyesinde yapılan, iskan yerlerinin Türkçe isimlendirilmesi faaliyetleri çerçevesinde, 1926 yılında yerleşim yerinin (Çamlı) ismini aldığını görüyoruz. Yerleşim yeri bu tarihlerde Bandırma ilçesine bağlı bir köy durumundadır. Manyas henüz ilçe değil bucak merkezi durumundadır. Bu nedenle 1926 yılında yapılan (Çamlı) isminin verilmesi bu dönemde Bandırma da görevli kaymakam tarafından gerçekleştirilmiştir.Bu isim yenilenmesi işleminde köyün karakteristik özelliğini belirten bir isim verilmesine çalışılmıştır. Bunedenle ismi yenileyen Bandırma kaymakamı, köyün sırtını verdiği tepelerdeki çamlıktan esinlenerek köye (Çamlı) adını vermiştir. Bunu yaparken hem bu çamlığı oluşturanları onore etmiş, hem de bu bölgenin çamlarla doldurulması isteğini dile getirmiştir. Ne yazıkki, .bu iddaliust kaymakamın isteği, kubbete bir hoş seda olarak bırakılmıştır. Çamlıktan, ismini alan (Çamlı) yerini çamlıklarla süslenmiş, sadece adını aldığı sıradaki Çamlarla kalmıştır. Köyün tarihine baktığımızda, yerleşim yerinin bulunduğu sahanın M.S 700 lerde dahi iskan yeri olduğunu görürüz. Bölgede düzenli kazılar yapılmış olsada tarım faaliyetleri.sırasında, tesadüfen ortaya çıkan eserler bizi bu kanaate ulaştırmaktadır. Nitekim bugünkü yerleşim yerinin güney batısında bulunan, Kilise Bayırı denilen mevkide, 1968 1970 yıllarında, çift sürümü sırasında çıkan taş eser tezimizi doğrulayan en önemli belgedir. Daha sonra aynı yerde taş eserin bir benzeri daha bulunmuştur. Bu eserlerle yakından ilgilenen Rasim Mutlu isimli köy sakinin taşları incelettiği bu işlerle ilgilenen Edincik’ li Mehmet (Aytekin’in) ifadeside) bu taşın Kreaves ailesinden bir bayanın mezar taşıdır. Yaklaşık M.Ö 700 lere tekabül eder) şeklindedir. Bu buluntunun bulunduğu saha (Kilise Bayırı) adını taşımaktadır. Bu adın verilmesine sebep ise bu sahada şimdi yok edilmiş bir kilisenin varlığından söz edilmesidir. Bu rivayetle Buranın bir Bizans yerleşim yeri olduğuna delalettir. Çünkü gerek mezar anıtları gerek Kilise gibi ibadet yerleri yerleşim yerleri yakınlarında bulunur. Bunların olduğu yerde mutlaka bir yerleşim yeri mevcuttur. Yerleşim yerine ilk adını veren (Kurafa) isimli küçük köy, beklide bu yerleşim yerinin onların bakla tarlaları olması bizi şu varsayıma götürmektedir. Turna Bulgar Devleti kurulduğu sırada, Balkanlarda görünen Bulgar Türkleri Bizansla iyi ilişkiler kurmuşlardır. Hatta 1. Jüstinianus Bulgar Hanı Tervel’in yardımıyla işbaşına geçmiştir. İstanbul’un araplarca kuşatılmasında, Bizans safındaki müdafiler arasında, Bulgar kuvvetleride vardır. İşte bir kısım Bulgar halkı Ortodoks Hıristiyanlığı kabül ettiğinden Bizanslılarca belirli yerlere yerleştirilmiştir. Bu yerleştirmeden (Çamlı) çevresin’deki Bizans topraklarıda payını almış ve Kurafa isimli küçük köy ile bugünkü Muradiye Bulgar yerleşimi olmuştur. Bulgarlar şayet bu dönemde yerleştirilmemişse, sonraki dönemlerde bir ara Tuna Bulgar Devleti’ne son veren, Bizanslılar’

Kafkasya’yı ele geçirmek için kesin kararlı bir strateji uygulamaya karar vermiş, bir Rusya söz konusudur. Bu amaçla, bölgedeki Rus kuvvetlerinin, Kafkasya Orduları şeklinde organize edilerek komutanlığına General Potyomkim getirilir. Bununla da kalınmaz, Dağıstan ve Çeçenistan bölgesine yönelecek saldırı kuvvetlerinin başına general Yakobi tayin edilir. Kuban bölgesini ele geçirmesi planlanan kuvvetlerin başına general Savarof getirilmiştir. Bütün bu hazırlıklar sonunda başlayan Rus saldırılarında, Kafkasya kuvvetlerinin 1779 da ilk defa yenildiğini görmekteyiz. Bu saldırılar sonucunda, Kurban, Terek, Çerkezistan’

ın bir kısım Bulgar halkını, Anadoluya zorla iskana tabi tuttuğu dönemde buralara yerleştirilmişlerdir. Bu nedenle önceleri bir Bizans yerleşim yeri olan saha, daha sonra Bulgar yerleşim yeri olarak karşımıza çıkar. Önceleri çevrede dağınık yaşayan Bulgar halkın daha sonraları çoğunluğunun Muradiye’de az bir kısmının bu günkü Kurafa sahasında yerleştiğini görüyoruz. Bu nedenle (Çamlı) çevresinin ilk çağlar da da yerleşim yeri olarak kullanıldığını ancak bu bölgede ilk yerleşenlerin kimler olduğunu söyleyemiyoruz. Çünkü çevrede kazı yapılmamıştır ve buluntuların en erken tarihlisi M.S. 700 yıllarındadır. Bütün bunlara rağmen bölgede yerleşimin gereklerle başlayıp, Romanlılarca veBizanslılarca sürdüğünü söylememizde mümkündür. Bu faraziyede Gereklerin yerini yerli Dolionların veya Mizyalıların olmasıda mümkündür. Bizans döneminde M.S 700 lerden sonra Bulgar yerleşim yeri olarak görülen (Çamlı) Bizanslılardan Anadolu Selçuklulara geçmiştir. Haçlı Seferlerinde tekrar Bizans eline geçen (Çamlı) Bölgesi, daha sonra tekrar Anadolu Selçuklularına onlardan Karesi Beyliğine intikal etmiştir. Karesi topraklarıyla Orhan Bey döneminde Osmanlı imparatorluğuna katılmıştır. Aynı Halkıyla Osmanlıların son zamanlarına kadar yaşamıştır. 1877 lere kadar bu yaşantısını sürdüren yöre, bu tarihte bölgeye gelen, yeni bir halk tarafından iskan edilecektir. Bu yeni gelen halk Dağıstanlardır. Yerleşim yeri bunlar bunlar tarafından iskan edilip Türkleştirilecektir. Bu nedenle (Çamlı) bugünkü ismini ve durumunu bu halka borçludur. Bu nedenle de (Çamlı) nın bundan sonraki tarihi, Kafkasya Tarihinin son dönemiyle yakından ilgilidir. Dağıstanlar kimlerdir! Nereden ve neden gelmişlerdir! Dağıstan, Hazar denizi ile doğudan, Gürcistan ile batıdan, Çeçenistan- Avaristan- İnguş Bölgeleriyle Kuzey ve Kuzey batıdan, Azerbaycan ile güneyden çevrili bulunan dağlık Kafkasya toprağına verilen isimdir. Bugün Bağımsız Devletler Topluluğu içindeki Rusya Fedarasyonu topraklarını oluşturur bir durumdadır. Buranın halkına verilen isimse Dağıstanlı kısaca Dağıstandır.Bu milletin, daha doğrusu tüm Kafkasya milletlerinin menşei yani ait olduğu ilk köken tartışmalıdır. Bu tartışma birazda siyasi hakimiyetlerin çatışmasındadır. Rusların bu ırkları değerlendirmesi farklı bu ırklara, mensup insanların kendilerini değerlendirmesi farklıdır. Ruslar bu ırkları türk kökeni içinde ayrı ayrı ırk olarak değerlendirmekte, onları ayrı kültürler olarak görmekte, onlardada bu benliğin uyanmasına yayılmasına çalışmaktadır. Hatta diğerleri ile bütünleşmesini önlemek için aralarına değişik ırklar yerleştirmekten alı koymak için ayrı özerk bölgeler oluşturmaktadır. Kafkas ırkları ise bunun aksini iddia etmekle tüm Kafkas ırklarını aynı menşee bağlayarak aynı ana bölümün grupları olarak değerlendirmektedirler. Bizim kanaatımız ise buradaki ırkların, Türk ırkının değişik gruplarının kalıntıları olduğudur. Tarihin değişik dönemlerinde Kafkasya’ya hakim olmuş, yerleşmiş Türk toplulukları burada kalıntı olarak insan toplulukları bırakmışlardır. Bu insan toplulukları, diğerleri içerisinde kendi benliklerini ve kültürlerini bırakmadan koruyarak yaşamışlardır. Tabi bu arada azda olsa birbirlerinden etkilenmiş benzer kültür özellikleri kazanmışlardır. Bu durum Kafkasyada bulunan bu milletler, ırklar mozaini oluşturmuştur.Bu nedenle Türk İslam mozayiğinde bir bütün oluşturmasına karşılık, Kafkas ırkları birbirinden etnik ve kültürel ayrıcalıkları olan ayrı milletlerdir. Herbiri ayrı bir özellik sahibidir. Ancak her biri ana dal olarak Türk’tür, Ortaasya kökenlidir Bu nedenle her birine Kafkasyalı densede, Çeçen farklı, Dağıstan farklı Avar farklı Gürcü farklı Çerkez farklı laz farklıdır. Ne varki Anadolu türkiyesinde hakim olan kültür ile farklı özellikte olduklarını gördüklerinde birbirine yakınlaşmış kendilerinin benzer kültürleri nedeniyle adeta aynı olduklarını görmüştür. Bu nedenle Çerkez dağıstan’a laz. Gürcüye. Gürcü. Çerkeze yakınlaşmış adeta kendinden saymıştır. Topluca Kafkasyalı diye bir kitle oluşturmuşlardır. İşte Dağıstanlar bu kitleye mensup bir ayrı ırktır. Kafkasya da uzun seneler bazen bağımsız bazen yarı bağımlı olarak Türk İslam kültürü içinde yaşayan Dağıstan bu dönemde bazen cinsleri ile bazen Ruslarla savaşmıştır. 1776 yılında çarlık Ruslarının taktik değiştirdiğini görüyoruz.ın büyük kısmı, Büyük Kabartay, Küçük Kabartay ve inpus Bölgeleri Rusların eline geçmiştir.Yüzbinleri bulan Rus orduları bulan Çeçenistan’a dayanmıştır. Kafkasya’da bir çöküntü bir çözülme başlamıştır. Nevarki bu çözülmeyi, 1864 lere kadar uzatacak bir olguda aynı zamanda başlamıştır.Bu olguda Dağıstan Tarihi için hamasi olayların yaşandığı, destansı İMAMLAR DEVRİ denilen devrenin başlamasıdır. Bu devrin ilk imamı bu devrin başlatıcısı olan imam Mansur Çeçendir. Ruslarla kutsal bir harbe, cihada davet etmiştir. Bu davete uyarak Anadolu’nun en güneyindeki Antep’ten ve Anadolu’nun göbeğindeki Sivas’tan bile katılan, gönüllü onbin (10.000) İslam Askeri ile Ruslar’ın üzerine atılmıştır. İmam Mansur’un bu saldırıları sonunda, Ruslar Terek ırmağı gerilerine atılırlar. Bu yeni atılım Kafkasya’dada yeni taraftarlar getirir. Nitekim Kuban Çerkezlerinin Mansur la iltihak ettiğini görüyoruz. Bu iltihak sadece Kuban Çerkezlerinin iltihakıdır. Diğer Çerkezlerin iltihakı henüz söz konusu değildir. 1789 tarihli Anapa Müdafası’na kadar Ruslarla büyük küçük pek çok çarpışma yapılmıştır. Bu tarihte yani 1789 da yapılan Anapa Müdafasında Osmanlı kuvvetleri komutanların’dan battal paşa silahlarıyla Ruslara teslim olur. Osmanlı kuvvetlerinin bir diğer kısmına komuta eden İpeklizade Mustafa kemal paşa teslim olmaz. Mustafa paşa ve imam mansur’un Ruslarla mücadeleye devam ettiklerini görmekteyiz. 1818-1819-1820-1821 yıllarında İmam Muhammed liderliğinde yek vucud olmuş Çeçenler-avarlar ve Dağıstanlılarda Ruslar arasında çok kanlı savaşlar cereyan eder. Nitekim Tarko Savaşı’nda Ruslar büyük zayiatlarla geri çekilmişlerdir.Ancak şamil Dağıstan başta olmak üzere tüm kafkasya’da rus ilerleyişini durdurmak kafkasya’nın Ruslardan kurtuluşunu sağlamak isteyen mücadelenin lideridir. Bu nedenle daha sonraki devirlerde pek çok grupların şamili kendinden sayması normaldir.Bu usül düşmanı şaşırtıyor, bozguna uğratıyor, düşmanın toplu kuvvetlerini daima dağıtıyordu. Hacı murat gibi değerli kumandanların idare ettiği kıtalar kolaylıkla ve düşmanın beklemediği yerlerde baskınlar yapılıyordu. Ruslar bu yeni harp sisteminden sarsıldılar çar iyice şaşırdı, tam kafkasyayı ilhak ettiğini düşündüğünde şamil bu hayali bu ümidi parçalıyordu. Saldırılara başlayan şamil bir takım naipleri aracılığıylada denetimini sağlamaya çalışır. Bütün dağıstan hatta bütün kafkasya istekle çalışıyordu. Naipler çidaresindeki ihtiyar heyetleribütün sorunları kolayca hallediyordu. Kafkasya mücadelerinin lideri olan şamil çok yönlü bir şahsiyettir.imam şamil mütekamil bir insandır. Zamanının dinayet ve sosyolojiye ait ilimlerini son derece iyi bilir. Bunları benimsemiş bir alimdir.imam şamil kafkas mücadelerini çok iyi kavramış ve yönetmiş bir komutandır. Bu görevi gereği şamil rusyanın 1. Petronun izi üzerinde ilerlemeye kararlı ve bu ilerlemeyi başlatmış olduğunu çok iyi anlamıştır. Yine şamil kafkasyada’ki yerli hanlar ve prenslerin birbirinden ayrımücadeleleri ile memleketlerini dolayısıyla kafkasya’yı koruyamıyacaklarını görmüştür. Kafkasya’nın hemfikir, birlik ve tek millet haline getirilmesi gerektiğine inanmış bir liderdir. Kafkasya milletlerini dağıstanetrafında toplamada kullanılması [işlevinin yayılmasını, şeyh cemalettin kumuki ve şeyh muhammed yarani gibi kişilerin üstlendiğini görmekteyiz.yine imam şamil gönüllülerle iş yapılmayacağını anlayıp düzenli ordu kurulması gerektiğini anlayıp harekete geçen ilk Kafkas lideri olmuştur. Bu nedenle avaristan’da avardan bir düzenli ordu oluşturduğunu görmekteyiz. Orduyu bu şekilde düzenliyen şamil’in bu orduya yeni bir stratejide belirlendiğini görmekteyiz.imam şamil’in gönüllülerle iş yapılamıyacağını anlayıp, düzenli ordu oluşturmasından sonra bu ordu için uygulamaya koyacağı harp sistemi ve harp stratejisi şu iki temele dayanıyordu. Birincisi orduyu lojistik yönden desteklemek için kurşun barut, top mermi imalatı yapabilecek fabrikalar oluşturmak. Bu fabrikaları yerli usta ve işçilerle çalıştırmak. Bu tip yerleri oluşturacak muhafız kıtaları ile korumak, faal tutmak. Kafkasyalıların saldırıya uğraması şeklinde oluyordu. Ruslar derelerin veya akarsuların boylarında büyük avulların (yerleşim yerlerinin) bulunduğunu biliyorlardı. Asma köprülerle yolları birbirine bağladı. Ondan sonra ummadığı anlarda ve yerlerde düşmana baskınlar yapımına başlandı.şamil idaresindeki dağıstan ve kafkasya’da devletin idaresini üstlenen büyük sürada köy ihtiyar heyetlerine varana kadar, icratler ve faaliyetler kanunlara bağlıydı. Dağlılar arasındaki birliği ve sükunu bozan kan davaları mahkamelerce hallediliyordu. Şamilin 1853-1856 yıllarına kadar geçen bu imamlık süresin deher biri bir kahramanlık menkıbesi olacak zaferler kazandığı görüyoruz. Bu dönemde yani 1853 yılı başlarında yeni bir tarihi olgunun başladığını görmekteyiz.bu olgu ünlü Kırım Harbidir. Nihayet rus çarlığının büyüme siyasetinin Osmanlı devletini hedef almasının doğuracağı sonuçların kendileri içinde tehlike oluşturduğunu fark eden batı Avrupa devletleri bu duruma dur demek zorunluluğunu hissettiler. Özel rus elçisi ülkesine döndü. Teklifi red edilen Rus çarı savaşa başladı. Osmanlı topraklarına giren Rus ordularını karşıladı. Yapılan çarpışmalarda Osmanlı kuvvetleri üstün geldi. Ruslar geri çekildi. Rus donanması Sinop’a baskın yapıp buradaki Osmanlı filosunu yaktı. Boğazların tehlikede olduğunu gören İngiltere Fransa Osmanlıları yanında yer aldılar. Bu harp sırasında şeyh şamil ve Kafkasyalılar gevşek davrandı. Gerçi Osmanlılardan yardım beklediler ancak faal bir davranışta bulunamadılar.Rusya ya çok ağır gelen kırım savaşını Osmanlılar sürdürmek Kafkasyayı Rusyadan koparmak burada muhtar bir devlet oluşturmak istemişlerdir.ancak müttefikleri çekilince, Rusya Kafkas cephesine 240.000 kişilik bir kuvvet göndererek bu sorunu bir an önce halletmek yoluna gitti.Tecrübeli subayları alay ve Fırka komutanlıklarına tayin ettirdi. Bu düzenlemeler neticesinde tecrübeli komutanlar yönetiminde bizzat şamil’e karşı 160 bin kişilik bir orduyla harekete geçti. Artık Kafkasya Dağıstanıyla Çeçenistanıyla çöküyordu.işte öyle bir grup hicri 1286 yılında yola çıkmıştır.Şamil’in müridlerinden olan Bolat bey yönetimindeki bu Dağıstan grubu iki yıl süren kağnılarla gerçekleşen bir yolculukla Konya yöresine ulaşmışlardır.Osmanlı hükümeti bunları bu yöreye yerleştirmek istemişsede bunu kabul etmeyen grup kendi yerleşecekleri sahayı tespit amacıyla batıya doğru yola devam etmişlerdir. İşte çamlı köyünün tarihi bu grubun 1877 yılında bu günkü köy yerleşim sahasına ulaşmasıyla başlamıştır. Bolat bey yönetiminde bugünkü sahaya gelen Dağıstanlar, bu bölgenin sahibi Tepecikli(Dümbe) behcet Paşa’dan 80 dekar toprak alarak yerleşmişlerdir. Bulgarların burayı terki behcet paşa ve muradiyeli Bulgarların sattığı topraklarla genişlemiştir. Köy kurucusu Bolat bey Tarla yani arazi tapusu almak üzere istanbula gitmek için bandırmaya indiğinde öldürülmüştür. 1879’da şeyh şamil’in muhalifleri olan Kafkasyalılarca öldürülen Bolat beyin yerine köy muhtarlığı ve liderliğe Gül Ahmet oğlu Taş demir geçmiştir. Köyün kurtuluş pilanı dahil pek çok icraatı yapan bu zat yerini ve makamını 29 yıl korumuştur. Köyün bütün yollarını köy camisine çıkar şekilde yaptıran bu şahıs camiyide 1909-1912 arasında bitirip ibadete açmıştır. Köy okulu eğitmen Ahmet Tezcan tarafından 1.11.1940 yılında açılmıştır. Savaştepe köy enstitüsünden gönderilen Mahmut taşkın ile ilk öğretmenine 26.10.1946’da kavuşmuştur. 1877’de kurafa adıyla kurulan 1926 yılında ismini tespit edemediğimiz bandırma kaymakamınca Çamlı adı verilen köy bu gün Manyas’ın büyük köylerindendir. Geçimini hayvancılıkla sağlayan bu nedenle hayvansal ürünleri imal edip, İstanbul gibi büyük şehirlere yumurta yollayan Tavukhaneler mevcuttur.Köyde kültürel yöndende birlik beraberlik mevcut olup, Dağıstan kültürü yaşatılmaya çalışılmakta. Bölgede yalnız bir dağıstan köyü olması nedeniyle çevredeki kafkasya kökenli çerkez grupları ve köyleriyle ilişkiye ihtiyaç olmaktadır. Çamlı islam birliğine saygı duyan onunla övünen ona daha itina gösteren bir köydür. Her sene mayıs ayının 6’ sında h.z muhammed adına büyük bir mevlüt düzenlemekte buna maddi ve manevi katkı tüm köyce yapılmaktadır. Bugün halkının yek vücutluğu çalışkanlığı ile gelecekte Manyas ilçesinin büyük yerleşim yerlerinden biri olmaya aday durumunda bir köydür.


 
 
 

Comments


Tanıtılan Yazılar
Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square

Bu websitesi Manyas Çamlı Köyüne  Aittir 21.07.2015 

 

bottom of page